Kahramanmaraş…
Bir zamanlar misafirperverliğiyle, kültürüyle, dayanışmasıyla anılan şehir…
Şimdi ise ne yazık ki sık sık kadın cinayetleriyle gündeme geliyor.
Bu şehir son yıllarda acı dolu manşetlerin adresi haline geldi.
Geçtiğimiz hafta yaşanan korkunç olay hâlâ hafızalarımızda taze.
Cani bir eski koca, İzmir’den kalkıp Kahramanmaraş’a geldi.
Eski eşini, kayınvalidesini ve üvey kızını hedef aldı.
İki kadın hayatını kaybetti, üvey kız ağır yaralı…
Ardından katil, kendi canına da kıydı.
Bir gecede üç can gitti, geriye tarifsiz bir acı ve sessizlik kaldı.
Oysa bu ilk değil.
Henüz Mayıs ayında, özel bir hastanede çalışan genç bir kadın,
yine eski eşi tarafından pompalı tüfekle öldürülmüştü.
Aynı acı, aynı öfke, aynı kader…
Farklı isimler, ama hep aynı senaryo!
Neden Her Şey Bu Kadar Çabuk Kopuyor?
Peki neden?
Neden bir insan, sevdiğine böylesine acımasızca davranabiliyor?
Neden toplum, böylesi bir çöküşe sürükleniyor?
Aslında bu soruların cevabı hepimizin gözünün önünde.
Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, borç batağı, geçim derdi…
Aile içindeki huzuru kemiren stres, umutsuzluk ve öfke…
Bunların üzerine yozlaşan kültürümüz, zayıflayan ahlaki değerler,
televizyonlarda ve sosyal medyada sürekli pompalanan şiddet kültürü eklenince
toplumda büyük bir patlama eşiği oluşuyor.
Artık insanlar duygularını kontrol edemiyor.
Tahammül azaldı, empati yok oldu.
Birbirimizi anlamak yerine, birbirimize hükmetmeye çalışıyoruz.
Kadınlar, hayatın yükünü sırtlamaya çalışırken
çoğu zaman “kendi hayatını seçme hakkı” bile elinden alınıyor.
Kadına Şiddet, Toplumun Aynasıdır
Unutmamak gerekir:
Bir toplumda kadına yönelen şiddet, aslında o toplumun ruh halini yansıtır.
Bir şehirde kadınlar korkuyla yaşıyorsa, orada kimse güvende değildir.
Kahramanmaraş’ta artan bu olaylar, sadece adliye koridorlarının değil,
hepimizin vicdanının konusudur.
Ne yazık ki, kanunlar caydırıcı olmaktan uzak kalıyor.
Kadına şiddet haberleri birkaç gün konuşuluyor, sonra unutuluyor.
Oysa unutmak, yeni felaketlere davetiye çıkarmak demek.
Çözüm, Yeniden İnsan Olmakta
Bu gidişatın önüne geçmek için öncelikle yeniden “insan” olmayı hatırlamamız gerekiyor.
Eğitim sisteminden medya diline kadar,
her alanda sevgi, saygı, merhamet ve empatiyi merkeze koyan bir anlayışa ihtiyaç var.
Ekonomik sıkıntılar elbette ağır, ama hiçbir gerekçe bir canı almaya,
bir annenin evladını toprağa vermesine bahane olamaz.
Kadınlar, bu ülkenin geleceği, bu toplumun vicdanıdır.
Kadına uzanan her el, aslında insanlığa uzanmış bir tehdittir.
Kahramanmaraş artık bu kara haberlerle anılmasın.
Bir şehir, kadınlarının çığlığını duymadıkça gelişemez.
Bu acı hikâyelere son vermenin yolu,
sadece yasalarla değil; toplumsal vicdanın yeniden dirilişiyle mümkündür.
