Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Necati Karapınar
Necati Karapınar

Necati Karapınar yazdı; Aliya’nın Mektubu: “Avrupa’nın Sessizliği, Bosna’nın Çığlığı ve Türk Kardeşliği”

Bu hafta Balkan turu yapma şansım oldum.Özellikle Saraybosna gezisi ve orada yaşanan soykırımın izlerini görmek, insanlari dinlemek ve  en önemlisi bilge kral Aliya İzzetbegović’in Türklere yazdığı mektubu derinlemesine irdeleyip, oraları gezerken okumak bende çok farklı duygular oluşturdu.Kalbimde ruhumda Boşnak kardeşlerimize yapılan zulmü en derin şekilde hissettim.

Bu duygularımın ışığında yaşadıklarımı hissettiklerimi ve bilge kralın bizlere vasiyeti mektubun detaylarını kendimce yazmak istedim..

Tarih, sadece savaş meydanlarında değil; bir liderin kaleminden dökülen satırlarda da saklıdır.

Bosna’nın bilge lideri Aliya İzzetbegović’in Türklere yazdığı mektup, işte böylesi bir hafıza vesikasıdır.

O mektup; bir yandan kardeş Türkiye’ye duyulan minneti dile getirirken, diğer yandan Avrupa’nın utanç verici sessizliğini ve Batı’nın ikiyüzlü tavrını da yüzümüze haykırır.

1200 Günlük Cehennem

Aliya, satırlarında “1200 gün boyunca gece ve gündüz cehennemi yaşadık” diye başlar. Saraybosna dört taraftan kuşatılmış, kadın, çocuk, yaşlı demeden ağır silahların hedefi olmuştu. Elektriksiz, susuz, yiyeceksiz, ilaçsız bırakılan bir şehir… Kendi silahlarını kendi imkânlarıyla üretmeye çalışan bir millet… Sobadan roketatar, şofbenden bomba yapmaya çalışan çaresiz ama onurlu insanlar…

Fakat asıl acı olan; Avrupa’nın bu çığlığı duymamasıydı. Toplantılar umut diye sunuluyor ama aslında düşmana zaman kazandırıyordu. Aliya’nın ifadesiyle: “Onlar için biz yoktuk.”

Avrupa’nın İkiyüzlülüğü

Avrupa’nın göbeğinde, yalnızca Müslüman olduğu için bir halka soykırım uygulandı. Birleşmiş Milletler, NATO, sözde “insan hakları savunucuları” hiçbir şey yapmadı. Daha da kötüsü, Boşnakların silahsız bırakıldığı “güvenli bölge” Srebrenitsa’da, on binlerce insan Radko Mladiç’in askerlerine adeta teslim edildi.

Hollandalı askerlerin, BM komutanlarının, NATO uçaklarının göz göre göre geri çekildiği o gün, insanlığın yüz karası olarak tarihe geçti. Aliya, “Onlar müdahale etmediler demiyorum, ettiler. Ama müdahaleleri Sırpları korumak ve Müslümanları yok etmek yönünde oldu” diyordu.

İnsanlığın Utancı: Srebrenitsa

Srebrenitsa, Avrupa’nın kalbinde yaşanan en büyük soykırımın adıdır. Kadınların, çocukların gözleri önünde tecavüze uğradığı, erkeklerin topluca kurşuna dizildiği, mezarlıkların bile yerle bir edildiği o gün, tarihin en karanlık sayfalarından biri oldu.

Aliya, “Bir insanın hayatında karşılaşabileceği en zalim günler yaşandı” derken, anlatılan vahşet aklın sınırlarını zorluyordu. Çocukların, annelerinin yanında öldürüldüğü; kadınların, kamplarda onursuzca aşağılandığı; camilerin, kütüphanelerin, köprülerin yakılıp yıkıldığı bir soykırım…

Ve bütün bunlar olurken Avrupa, adalet nutukları atmaya devam etti.

Türklere Düşen Pay

İşte bu büyük yalnızlık içinde, Aliya’nın mektubunda en içten ifadelerle yer verdiği nokta, Türk milletinin duaları ve gönül desteğiydi. Türkiye’nin Bosna’ya verdiği manevi omuz, o karanlık günlerde bir ışık oldu. Bu yüzden mektuptaki minnet, sıradan bir teşekkür değil; kardeşliğin, ümmet bilincinin ve ortak tarihin bir yansımasıydı.

Bugüne Düşen Ders

Aliya’nın satırları sadece bir tarih anlatısı değil, aynı zamanda bir uyarıdır: Avrupa’nın çifte standartlarına aldanmamak, kardeşlerimizi yalnız bırakmamak ve zulme karşı sessiz kalmamak.

Onun dediği gibi, “Biz ölmek için değil, yaşamak için savaştık.” Bugün bu satırları okuyan her Türk genci, Bosna’daki direnişten alınacak dersleri bilmeli ve kardeşliğin kıymetini idrak etmelidir.

Aliya’nın Türklere mektubu, sadece bir minnet ifadesi değil; Avrupa’nın yüzüne tutulmuş bir ayna, Türk milletine bırakılmış bir vasiyettir. Tarih, Avrupa’nın suskunluğunu da yazdı; Bosna’nın onurlu direnişini de. Bizim görevimiz, o direnişi unutmamak ve Aliya’nın vasiyetini kuşaktan kuşağa taşımaktır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER